27 Ağustos 2010

Paok maçı tarihi viraja getirdi Fenerbahçe'yi

Bu maçla ilgili öyle yoğun ve derin acı içindeyim ki maç yorumu mu yapayaım yoksa duygularımı mı ifade edeyim bilemiyorum... Bir tarafta Gökhan Gönül, Lugano, Emre, Stoch, Alex, Niang gibi mücadele veya yetenek açısından seyretmesi son derece keyifli oyuncuların Avrupa’nın dışında kalması, öte yandan Bilica, Santos, Christian, Gökhan Ünal, Kâzım, Bekir, İlhan gibi isimlerin sınırlı yetenekleri ve vurdumduymaz tavırlarıyla Fenerbahçe’ye katacakları hiçbirşeylerinin olmadığını bilmek acı veren yaman bir çelişki...

Dün akşam sahaya çıkan 11, Fenerbahçe’nin sahaya koyabileceği ideal gözüken 11’di. (Tabi benim 11’im de Christian hiçbir zaman yok o ayrı) Fakat Şampiyonlar Ligi, olmadı Avrupa Ligi için düşündüğümüz takımın yedek kulübesine bakarsak yetersiz kadro derinliğinin vehametini acı şekilde göreceğiz... Oyunu tutacak, çevirecek, skora katkı yapacak bir tane ismi yok Fenerbahçe’nin... Bunu da geçtik, kalecisi de yok takımın... Tek ayakla bu kadar önemli maça çıkan Volkan’ı yiyeceği hatalı bir golle seyircinin önüne atmakta neyin nesi ? Bu nasıl bir kadro anlayışıdır ? Madem çok güveniyorsunuz yedek kalecinize transfer yapmıyorsunuz, koyun Mert’i kaleye geçsin... Volkan’ın üstüne gelen ve sol ayağıyla vurmaya çalıştığını görmek trajikomik kelimesini anlatan vahim bir tablo... Bu mudur Fenerbahçe ?

Bu maçın analizini sadece teknik yorumlarla yapmak ne kadar doğru olacaktır ? Sorunun Alex sorunu veya mücadele ediyor, etmiyor sorunu olmadığı çok açık... Belli ki yönetim 2010-2011 Avrupa sezonu için hiçbir çalışma yapmamış ve hiçbir şekilde konsantre olmamış. Hazırlanmasakta, nasıl olsa tur atlayacaktık. Zaten rakipler bizim ayarımızda değil. Tam bir Türk kafası “maçlar başlasın Allah Kerim”... Ne olacak şimdi ; Niang’ı, Stoch’u, Dia’yı Bucaspor, Karabükspor maçlarında mı oynatacaksınız ? Bunun için mi verdiniz bu paraları ? Yönetim yeni forma lansmanı yapsın hemen !!! Belli ki, formalara ayrılan özen, konsantrasyon futbol takımına ayrılmamış... Sahi ne oldu yeşil formalar ? Şampiyonlar Ligi için hazırlamıştınız değil mi !!!

Tribünler ise tam bir kakofoni... Ne tezahuratı belli, ne desteği... Yönetimin tribün politikasını da mutlaka revize etmesi gerektiği çok açık. Çok da haksız bulamıyorum hep bir endişe ve hep bir kaygı ile izliyor, final maçlarını devamlı kaybeden kaotik takımını... Mayıs ayında kaybedilen 2 kupa ve Şampiyonlar Liginden sonra, çok da doğal sanırım bu psikoloji... Tribünler demişken, birşeyin altını çizmek gerek dün gece ile ilgili. Bir Yunan takımı ile oynarken olaylar yaşanması, gerginlik olması bu kadar muhtemelken, hangi aklıevvel, sopalı bayrak dağıtıyor ??? O sopalar yüzünden alınacak cezayı mümkünse o aklıevvel ödesin. Hatta direkt görevden alınsın... O sopaları sahaya atan değil, o sopaları sokanı tespit etmek lazım...

Biraz da oyunu irdelersek, yine ilk 45’i çöpe atan bir takım vardı sahada. Tribünden seyredince Fenerbahçe’yi, devamlı aynı isimlerin sorumluluk aldığını görüyorsunuz. Bu da Fenerbahçe’yi takım oyunundan uzaklaştırp, bireysel performansa dayalı hâle sokuyor. Belli noktalardan sonra o isimlerde yorgunluk, sakatlık gibi problemler çıkınca takımın da performansı düşüyor. Defans ise tam bir felaketti. Mutlaka süratli bir defans oyuncusu bulması gerekiyor Fenerbahçe’nin. Lugano hep mücadelenin içinde ama dün gece attığı topların hiçbiri arkadaşlarına ulaşmadı. Kesinlikle uzun oynamamalı Tota. Golde rakibini düşürmesini bekledim ama mental olarak bitkindi herhalde yapamadı... Santos ise bir türlü kondüsyon sorununu çözememiş gözüküyor. Stoch’la küskün kardeşler gibi ve maalesef kilolu. Geri dönememe korkusu nedeniyle çıkmıyor, çıkamıyor. Halbuki Stoch’la çok önemli işler yapabilirler. Yeter ki, yakın oynayabilsinler...

Ve Bilica ;
"Son sözüm ise Bilica'ya... Sezon başından beri onun hakkında hep karakter bakımından olumsuz yorumlar yaptım...Bunlarda yanılmadığımı birkez daha görmenin de üzüntüsü içindeyim... Bilica'nın yaptığı o harekete TFF ceza verirmi bilmem ama TFF'yi beklemeden yönetim gereken cezayı kesmelidir... Yaptığı hareket giydiği o çubukluya yakışmıyor... Şayet Bilica Fenerbahçe'de oynadığının farkına bir türlü varamayacaksa sezon sonunda mutlaka gönderilmelidir... Yaptığı hareketten bir Fenerbahçe'li olarak derin utanç duydum. Buna hakkı yok, olmamalı da” Bu satırları, geçen sezon Beşiktaş maçındaki çukur kazma rezaleti sonrasında söyledim. Kaç ay geçti üstünden, kangren olan kol kesilmezse yayıldıkça yayılır... Bilica felaketinde yolun başındayız daha ve mutlu sonla bitmeyecek bir film izliyoruz Bilica ile. Bilicayı keyifle seyreden bir Fenerbahçe’li varsa parmak kaldırsın... Bu kadar sorumsuz, bu kadar vurdumduymaz bir futbolcu bu paraları götürüp, sıkıntısını tribünler çekince tepkiler de doğal olarak fazla oluyor... Golde hatası çok büyüktü...

Ve Christian... Alex’e laf edip, eğer Christian’a birşey demiyenlerdenseniz, ayrı dünya’nın ayrı insanlarıyız demektir... Christian’ın Fenerbahçe’nin hangi maçında öne çıktığını veya hangi maçta iyi top oynadığını, sorumluluk aldığını bilen duyan gören var mı ? Oyunun hiçbir bölümünde yok. Onu Selçuk’la mukayese edelim, bir insanın yetenekleri sınırlı olur, almıştır formasını hocasından oynar ama sorumluluk alır, elinden geleni yapar bunu hissedersin fakat Christian bu tipte bir oyuncu değil, üstelik sorumsuzda. En azından Selçuk yetenekleri kadar birşeyler yapıyor, yapmaya çalışıyor. Selçuk iyi bir yedektir. Ama Christian’dan bu kadar pahalı yedekte olmaz... Hiçbir şekilde elini (pardon ayağını) taşınaltına koymuyor. Ne bir verkaç var, ne bir hücum denemesi, ne de mücadele... Ver-kaç’ı yapıyor ama gerçekten kaçıp gidiyor. Christian’la Fenerbahçe hep 1 kişi eksik... Christian’ı görünce en başta Emre’ye yazık oluyor. Christian Emre’nin yarısı kadar oynamıyor...

Önümüzdeki günler Fenerbahçe’ye ne getirir... Bilindik konular... Alex, Kocaman, Çift Forvet, mücadele, transfer kavgaları, yönetim istifa sesleri vs.vs... Aslına bakılırsa Fenerbahçe’nin bir yapılanma içinde olduğu çok net. Takımda gerçekten kaliteli ayaklar var... Geç kalınmış yönetim konuları, transferler, hoca belirsizliklerinin cezası Avrupa dışında kalınarak kesildi... Buradan ders çıkartıp, takımı toplayacak ve bu sezonu ve gelecek sezonun temelini atma ve KOCAMAN’ın arkasında durmak görevi yönetimindir.

Fenerbahçe tarihi bir virajda; ya izin verip, geleceğin temellerinin atıldığı bir milad yaşayacağız, ya bir iki kelle verip, yine bilindik, kaotik, kongreli Fenerbahçe’ye geri döneceğiz... Bu karar hepimizin...

25 Ağustos 2010

Alex tartışması bu maçla başlamıştır

Nihayet tüm futbol ulemasının dört gözle beklediği çift forvetli 11'i Kocaman bu maçta denemeye almıştı. Avni Aker deplasmanı nedeniyle doğruluğu tartışılacak ama Stoch gibi etkili ve süratli bir kanatın çok güçlü gözükmeyen Özer'e tercih edilmesi daha da çok tartışılacak...Özer'in maçı 3 farklı yerde oynayarak tamamlaması Kocaman'ın jokeri olacağını da bize gösterdi bu akşam.



Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe macerası şanssız şekilde başladı ve öyle de devam ediyor. Kadroyu bir türlü oturtamadı. Hâlâ oyuncular gelip gidiyor Fenerbahçe'ye. Bunun yanında her maç, gerek sakatlardan gerekse de cezalılardan bir türlü ideal 11'ini sahaya süremiyor. Sürdüğü kadro ise ya sakatlıktan ya da kırmızı karttan oyun dışı kalıp planlarını bozuyor. Bu sebeple Aykut hoca maç içinde devamlı kurgularıyla ve oyuncu değişiklikleri ile uğraşıyor.


Anfield Road'da Liverpool'a kafa tutan Trabzon'un Avni Aker'de Fenerbahçe'yi hırpalayacağını düşünen Kocaman orta alan'ı biraz daha kalabalık ve mücadeleci sayılabilecek kadro ile saha sürdü. Ama peşpeşe gelen talihsiz gollerden sonra ve Semih'in sakatlanmasıyla oyuna dahil olan Stoch'un oyuna hemen ağırlığını koyması Fenerbahçe'yi devamlı oyunda tuttu ilk yarı boyunca. Fakat ikinci yarıda bir türlü beklenen Alex değişikliği gelmedi. Ancak bugüne kadar Alex'siz 11 kuranların da Alex'siz de neden bu kadar çok arka alanda boşluk bırakıldığını sorgulaması gerektiğini de hatırlatırım... Alex yoktu oyunda ama arkaya atılan her topun Mert ile karşı karşıya kalındığına dikkat çekmek gerekir. Özellikle Mehmet'in de çıkmasıyla orta alan tamamen boşalmaya başladı. Orta alanda bir baskı bir mücadele göremedik Kanarya'da. Demek ki, bu sorunu temel de Alex sorununa indirgememek gerekiyormuş. Hangimiz Alex girse de bir tane sıkıştırsa diye dua etmedik ki... Bu takımda Alex varsa Alex oynamalıdır. Hele hele mağlupsan... Stoch'tan sonra 6 yabancıya takılan Alex oyuna girmek için Christian daha önce tercih edilmeliydi. Christian'lı Fenerbahçe hücumda da, defansta da 1 kiş eksik oynamaya devam ediyor. Kocaman'la anlaşlamadığımız en temel konu Christian... Christian'ın maçın adamı olacağı hiçbir gün görmeyeceğiz Fener'de...


Trabzon'un maçta Fenerbahçe'ye karşı bir adım önde olduğu konu orta alanda daha çok topa basan adama sahip olmasıydı. Fenerbahçe maça hep ortak oldu ama bir türlü rakibini indirecek bir görüntü veremedi. Sanki 1 gol bulsa da Fenerbahçe, Trabzon yine de maçı kazanacakmış gibi bir görüntüsü vardı.



Ancak yine de Fenerbahçe adına enseyi karartmamak gerektiğini de görmüş olduk. Fenerbahçe'nin yukarıda saydığımız nedenlerle geriden geldiği sezonda devamlı üstüne koymaya çalıştığına şahit oluyoruz. Yoksa sezonun en hazır ve diri ekiplerinden Trabzon'a sahasında bu kafayı tutmak kolay değil. 2 farkı kalesinde görmesine rağmen hiç havlu atmadı... Sonuçta birçok Fenerbahçeli'ye göre Avni Aker'de Trabzonspor zaten favoriydi. Yine de iyi mücadele ettiklerini düşünüyorum. Gerçi sadece rakiple değil, nemli hava ve zeminle de mücadele etmek durumunda kaldılar. Sahi kaç milyon dolardı bu Lig'in değeri ? Birkaç milyon doları kulüpler almasalarda bari zeminlerini adam etseler keşke...Trabzonspor'a göre daha teknik ve top tutan oyunculara sahip olan Fenerbahçe bu patates tarlası zeminde topu istediği gibi kullanmakta çok zorluk çekti. Glowacki ise büyük ihtimalle zemin nedeniyle sakatlandı.




Sonuç olarak futbol adına tempolu, bol pozisyonlu ve keyifli bir gece oldu. Genç eldiven Mert şanssız ama penaltıda becerikliydi. Bu kadar ön plana çıkarılan Onur'un 2 gol yediği yerde ilk resmi 11 çıktığı maçta -1'i kendi kalesine atılan- 3 gol yemesi gayet anlaşılırdı...

Trabzonspor ve Şenol Güneş'i ise tebrik etmek gerek. Çok arzulu ve mücadeleci bir takım olmuşlar ve devamlı ayağa oynuyorlar...Perşembe gecesi umarım tarihe geçen bir skor'a imza atıp Avrupa Ligi'ne geçiş yaparlar...


Fenerbahçe'nin bu yenilgisi Perşembe'yi daha anlamlı kıldı. Bu mağlubiyet Perşembe gecesi Fenerbahçe'yi Avrupa'nın içerisinde tutacak dersleri de hırsları da içermektedir. Her şer'de bir hayır varmış...

Ahmet ÇELİKSÜNGÜ
23.08.2010