20 Kasım 2011

Kriztian


4 Temmuz'da başlayan toplumsal Fenerbahçe linci'nin son halkasını geçen hafta Seyrantepe'de bir milli maçta yaşadıktan sonra, tekrar mabede, bağrımıza basmaya döndük çubuklu sevdalılarımızı...

Maçın başında, lüzumsuz bir protesto gösterisi sunmaya kalktı kale arkasındaki gönüldaşlar. Gereksiz bir “deplasmanıma dokunma” protestosuydu ki, şu anda Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu duruma uygun olmamakla birlikte zamansız bir tepkiydi bu. Hemde tribünleri boşaltmak gibi oyuncuların konsnatrasyonu bozma pahasına... Fakat aynı tribünün “1 Volkan'dır Fenerbahçe” pankartı ise çok anlamlıydı bizce...

Böyle başladı gece. Misafir takımın bandosu ayrı bir tat verirken tribünlere, Aziz Başkan'a ettikleri küfür ise, bandonun arkasına gizlenmiş çirkin yüzleriydi belki de ... Bel altı vurmak bu olsa gerek. Futbol erkek oyunu ise, mertçe oynamak lazım bu mereti, hem sahada hem de tribünlerde...
Alex'in maestroluğunda hızlı başladı oyuna Fenerbahçe. Bu maçta da 2 sakat bırakmıştı kenarda yine. Ziegler ve Yobo yoktu ama Alex 2 maç oynamayarak ve Milli maç arası oldukça dinlenmişti. Boral, ilk kez 11'deyken, nöbetçi'nin ise nöbeti vardı kulübede...

İlk ataklar Fenerbahçe'den geldi. Bienvenu'nun Kadıköy'e alışması adına güzel bir gol vuruşu oldu kafası. Ama golden daha rahat bir pozisyonu dışarıya yollaması içine Guiza kaçmış gibiydi Allah korusun. Gösterttiği kırmızı kart iyiydi ama Fenerbahçe'nin hâlâ bir Niang'ı, bir Emenike'si veya rakiplerindeki gibi bir Baros'u, Elmander'i veya Almeida'sı yok...

20.dakikada iş farka gidecek ve biz bu sefer maçın sonunu rahat rahat izleyeceğiz diye düşünürken, ilk yarı bozuk para harcar gibi harcadı oyuncular pozisyonları. Dakikalar ilerleyip, Fenerbahçe atamadıkça Es-Es'lerin direnci artmaya bizimkilerin temposu düşmeye başladı. Kenarda Aykut Hoca'da derman olamayınca Es-Es'ler yüklenmeye başladılar. Özellikle 60.dakikadan sonrası kâbus'a döndü. Sivas'ta kabul edilebilir bir kötü oyun vardı tamam ama bu sefer ilk defa Fenerbahçe orta sahasını bu kadar buyurgan izledik. Özellikle Emre ile Gökhan'ın tartışmasından sonra gerilen sinirlerin maçın önüne geçmeye ve işlerin kötüleşmeye başladığını gördük. Bu dakikalarda Aykut Hoca'nın kenardan oyunun kontrolünü eline almasını oyuncularını sakinleştirmesini beklerdik.

Fenerbahçe'de Christian diye bir oyuncu var. Gittikçe “Kriz-tian” olmaya başladı. 2 yıldır bu oyuncuyu eleştirip duruyorum. Kocaman'ın kontenjanındanmıdır, Alex'in kankalığındanmıdır nedir bilmem ama bu kadar vurdumduymazlık olamaz. Sezon başı biraz kıpırdadı diye beğenmeye başlayanlar var ama 3 yıldır 5.nci viteste oynayan Gökhan sakatlanıp 2 kez tekledi diye vurup duruyoruz. Bu ne yaman çelişki ? Yürüyerek oynaması bir yana, 10 kişi kalmış rakibine bile atağa kalkma zahmetini göstermiyor. Emre'yle birlikte çok fazla arkaya yaslanıyorlar. Bu da Fenerbahçe'nin hücum gücünü çok düşürdüğü gibi, hızlı çıkmasını da engelliyor. 60-70'ten sonra zaten, Gökhan-Topuz ikilisi yavaşlamaya başlıyor, Alex presi koymuyor böylece rakip çok rahat geliyor. Hele 70'ten sonra Fenerbahçe'mi 10 kişiydi Eskişehir'mi bilemedik...

Solda, Uğur Boral maçtan çok kopuktu ama Boral'ın çıkması Caner'in yerini kıpırdatıyor. Aykut Hocam ne olur Caner'in yeriyle oynama. Orta sahanın en çalışkan en dinamik adamını geriye alınca önünede mücadele etmeyen Stoch'u verdikten sonra Es-Es topyekün bizim kaleye gelmeye başlamış oldu...

Yobo bugün yoktu ama Bekir, herhalde geldiğinden beridir en iyi oyununu oynadı Bilica ile. Bilica bile ilk defa derli topluydu bugün. Maçtan sonra bir dostum aradı; “abi biz Sezer, Orhan, Serdar diye oyuncular almamışmıydık, nerde bunlar diye sordu” sahi nerdeydi bunlar ? Sakatlar, cezalılar, formsuzlar derken çok daraldı kadro. Yük aynı oyunculara çok binmeye başladı.

Maç sonu kaçmakta olan 3 puanı ise 90'da Volkan'ın ellerine tutundu...

4 Kasım 2011

27'de 1 olur böyle şeyler

Fenerbahçe, kaptanını ve onunla birlikte bütün enerjisini haftanın kapanışında bırakınca yeni haftanın açılışına çıktığı zorlu Sivas deplasmanında rekorunu da bırakmış oldu...

Rekor falan önemli değil elbette, mutlaka birgün yenilecekti Fenerbahçe. 3 Temmuz'dan beri süre gelen mücadelenin yeniden şarj olabilmesi için belki böylesi kötü bir futbolla gelen mağlubiyetlere de ihtiyaç var... Yeniden silkelenip kendine gelmek için. Hem futbolcu, hem taraftar hem de camia için...

Geçen hafta 10 kişi maça başlamak, haftanın hem kapanışını hem açılışını yapmak yüksek rakımda soğuk havada, kaygan zeminde zorlu bir rakibe karşı ofsayttan bir golle mağlup başlamak maçın ne kadar zor geçeceğinin de habercisiydi. Üstelik Ziegler'in sakatlanıp çıkmasıyla takımın en formda ikilisinin kurgusu da bozulmuş oldu. Ziegler sakatlanıp Caner'in beke geçmesiyle sol taraf da şalteri indirmiş oldu Stoch'la... Stoch'un irtifa kaybı devam ediyor. Üstelik Semih'e salladığı F.ck Off'da cabası.

Stoch maçın kötülerinden biriydi diyeceğim ama maçın iyi bir adamı yoktu Kanarya'da...Geçen hafta 10 kişiyle 11 kişilik oynayan takım gitmiş, yerine 11 kişiyle 9 kişi oynayan bir takım gelmişti. Burada Sezer ve Christian ise gizli özne olarak görev yapıyorlardı... Çünkü oyunda hiç gözükmediler. Sezer ikinci yarı soyunma odasında haklı bir kement yedi hocasından, sonra da Christian çıktı ama takımın 11'ini değiştirme şansı yoktu Kocaman'ın...

Hoca rotasyon yapmadı diyen çıkar mı bilmiyorum ama kulübeye bakıyorum da maçı çevirebilecek bir tane oyuncu göremiyorum. Kadro dar, sakat, cezalı çok olunca 3 günde bir maçları da çevirmek zor oluyor...

Sonuç olarak Fenerbahçe kötü oynadığı bir maçı 1'i ofsayttan yediği 2 golle kaybetti. Kale içinden 2 top çıkarttı. Koca 90 dakika boyunca biri 53'de diğeri 69'da sadece 2 şut çekebildi. 90+'larda olmak üzere ancak 2 tane pozisyon yaratabildi... Hiç değilse takımın daha fazla şut çekmesini beklerdik bu zeminde...

Sivasspor'u tebrik etmek gerek. Onları izlerken geçen haftaki Fenerbahçe'yi izler gibiydim. Çok inançlı, konsantre ve mücadeleciydiler. Sahanın her yerine koştular ve hep ayakta kaldılar...

Bu sene biz takımı da hocayı'da eleştirmiyoruz. Bu sene mücadelemiz farklı. Geçen hafta dedik ya kazanılan puan'da kaybedilen puan'da 2'yle çarpılacak. Sezon sonu 2 kere şampiyon olacak Fenerbahçe...

Neyse, bir musibet bin nasihattan iyidir. Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıyan böylesi kötü bir Yeni Malatyaspor yenilgisiydi... Umarım bu mağlubiyet de yeni bir 27'nin habercisi olur...

1 Kasım 2011

Aytekin Durur, Fenerbahçe Durmaz

Çok uzun zamandır sahaya bu kadar bilinçaltı bir önyargı ile çıkmış bir hakem görmemiştim... Bir haftadır Galatasaray'dan özür dileme telaşına düşen MHK, futbol kamuoyunu etkilemek adına hiçbir fırsatı kaçırmayıp, her daim futbol medyasını ve hakem camiasını Fenerbahçe aleyhine tahriklerle tetikleyen Hınç-al ve yandaşları takdire şayan şekilde bu gece görevlerinin başarıyla ifa ettiler. Hakemin bu geceki berbat ötesi performansında bu isimler başroldeydi... Hakemin akıl tutulması yaşadığı maç boyunca verdiği tüm kararlar pozisyondan 5 saniye sonra gelişiyordu.

Fakat zor oyunu bozar. Sahada 10 cesur yürek, tribünlerde on binlerce çubuklu sevdalar bugün Kadıköy'ün bahçesinde bir Fener gibi ışıldayarak bir kez daha küllerinden doğurdu Fenerbahçe'yi...

Artık Fenerbahçe'nin kazandığı her maç 6 puan, kaybettiği her maç 6 puan'dır. Rakipleri 1 yenerken Fenerbahçe 2 kere yenecektir. Volkan'ın dediği gibi bu sene yenilmek yok. Sene sonunda rakipleri 1 kere şampiyonluğu kaybedecekse Fenerbahçe 2 kere şampiyon olacaktır...

Son sözüm taraftara... Tribünler yine günündeydi... Bir spor kulübünün taraftarları ile her branşta bu kadar bütünleştiği başka bir kulüp yoktur herhalde yeryüzünde. 3 Temmuz'dan bugüne hergün dolu dolu Fenerbahçe'yi yaşayan milyonlarca Fenerbahçe'liye helal olsun...