24 Ocak 2013

Saracoğlu'nda geleceğe düşülen not:Salih Uçan



 Futbol o kadar ilginç bir oyun ki, sahada dünyanın bildiği milyon avroluk yıldızları dururken siz bazen gencecik bir çocuğun heyecanıyla birlikte yaşarsınız coşkunuzu… Onunla birlikte çarpar yüreğiniz… Gözünüzden sakınır, dilinizi ısırır, kulak memenizi çekip tahtaya üç kez vurmak zorunda kalırsınız kendinizi… Bizi bu denli heyecanlandıran bu genç adam bu gece Salih Uçan’dan başkası değildi… Hafta sonu Fenerbahçe saha içi liderini arıyor diye yazmıştım ama bu genç adam şimdi olmasa da, birkaç zaman sonra saha içi lideriniz benim dercesine oynadı bu gece. Ön tarafta devamlı hareket halindeydi. İnce bileklerini her top alışında gösterdi. Soğukkanlılıkla attığı milimetrik  paslar ve hep ileriye oynama isteğiyle ve sahadaki duruşuyla bize aynı zamanda Oğuz Çetin’i de anımsattı. Umarım ileride Oğuz Çetin gibi bu takımın bir maestrosu olur… Salih bu gece takımın en öne çıkan ismi oldu kuşkusuz. Fransa’da Belhanda’ya dünyaları saymaya hazırken eldeki Salih Uçan’dan Belhanda’yı yaratmak hiç de zor değil aslında. Salih’e üst üste forma veren Aykut Kocaman’a da teşekkürler. Salih bugün geleceğe düşülmüş bir not gibi yazıldı Saracoğlu’nun çimlerine…

Hafta içi olması ve geçen maçtaki puan kaybına rağmen Tribünler beklediğimden daha doluydu. Bende iyi ki gitmiştim maça. Güzel ve keyifli bir gece oldu. Salih’i canlı seyretmek, Semih’in yeniden doğuşuna şahit olmak, 1 yıl sonra ilk penaltıyı görebilmek, yine yeni bir gencin (Beykan) ilk golüne tanıklık etmek keyifliydi. Tribünler biraz da olsa gerilimlerini boşalttılar bu galibiyetle. Takım şayet konsantre olursa, rakip seçmeyip disiplinden taviz vermezse, yardımlaşmayı arttırıp önde basmayı ve alan daraltmayı başarırsa işinin çok daha iyi olacağını biliyor… Geçen maç belli ki, biraz utanmışlardı. Bu yüzden maça da önde baskı ile başladılar. Bu maçta en çok gördüğümüz de buydu. Yine organize atak geliştirmede zorlansa da, topun daha fazla kendisinde kalmasını sağladı ve pas yüzdesini bu sefer rakip alanda daha fazla arttırdı. Üstelik bunu yaparken, Meireles’in ve Salih’in kadroda olmalarının da etkisi büyüktü. İstatistiklerde dikine pas veya ileriye pas analizi var mı bilmiyorum ama bu maçta bu istatistiğin mutlaka daha fazla çıkacağına inanıyorum.

Bunun haricinde Semih’in yeniden kıpırdamaya başladığını ve coşkusunu yeniden kazandığını görmek çok güzel. Kim ne derse desin Semih hep genç’tir genç kalacaktır. Onun tecrübesi, oyun anlayışı ve fırsatçılığı Sow’un yükünü alma konusunda çok fayda sağlayacaktır takıma. Bugün de çok çalıştı ve karşılığını biri penaltıdan diğeri oldukça tuhaf 2 golle aldı. Sow’la uyumunu arttırdığında takımın gol yüzdesi de artacaktır.
Geride Bekir-Egemen ikilisi, Serdar-Egemen ikilisi şeklinde çıkılan maçlardan daha fazla güven verdiler. Bekir bu takımın net olarak 1.stoperi Bekir olarak gözüküyor. Meireles’in maç eksikliği sarı kart fazlalığı vardır. Hakem Meireles’e çok erken ve çok kolay kartını gösterdi. Fakat biz şaşırdık mı ? Elbette hayır. Muhtemelen Meireles sezon sonuna kadar bu kartlara alışsa iyi eder. Çünkü MHK’nin bu rezil tutumu ve ırkçı anlayış ile Meireles’i tüm hakemlere hedef göstermiştir. Kariyerinde ilk kırmızıyı burada alan Meireles’in muhtemelen ikinci kırmızıyı da burada alacağına inancım tamdır.

Sonuç olarak Fenerbahçe kupada doludizgin gidiyor. Umarım bu doludizgin benzetmesini lige de taşırlar.

20 Ocak 2013

Fenerbahçe oyun içi liderini arıyor




Maçtan önce ligin son haftasındaki o trajik Karabük maçının geride kaldığını ve yeni bir başlangıç yapmak için en uygun rakibin Elazığspor olduğunu düşünüyordum. Üstelik rakiplerin hepsi puan ve puanlar kaybetmişti… Saraçoğlu’na geldiğimizde Aykut Kocaman kadar taraftar da inanmıştı futbolcuların verdiği söze… Ama yılda 3-5 milyon avro’yu her şartta kazanan futbolcunun verdiği söze güvenilmeyeceğini ilk yarıdaki oyun ve 0-2’lik sonuçla içeri girdiğimizde anladık… Bir de biz ne zaman Galatasaray puan bıraktığında kazanmıştık ki…

Kuyt yine sol açıkta şaşkın oyuncuydu. Krasiç’ten ise her maç bir umut doğuruyoruz ama nafile. Sezon başı kamp yemeyen oyuncudan hayır gelmiyor işte. Geride Serdar maalesef bitik ve Fenerbahçe’nin stoperi olabilecek kapasiteden çok uzakta ve kırılgan. Sürat ise hiç yok. Kalede Volkan eski görüntüsünün yanına bile yaklaşamamış. Karabük maçında ne kadar kötüyse yine öyleydi. Sakatsan oynamayacaksın işte o kadar. Devre arasındaki tüm maçlarda Mert başarıyla oynadı bırak o devam etsin senin sakatlığın geçene kadar. Ya da konsantrasyonunu toplayana kadar. Yediği iki gol de Volkan’ın klâsına yakışmayacak gollerdi.
Fenerbahçe’nin saha içi lideri olmadığı o kadar açık gözüküyor ki hep bir karmaşa hakim oyunda. Doğru düzgün bir atak anlayışı yok takımın. Oyuncular benim yerim burası değil diye bas bas bağırıyor. Christian’ın Alex gibi oynamaya çalıştığı ve hiçbir şey yapamadığı bu kaçıncı maç oldu ben bilmiyorum.  Aykut Hoca bakıyor olmuyor takım geriye düşünce Christian’I tekrar geriye çekiyor.  Kuyt yine solda ve niye solda bunu da bilmiyorum.  Kuyt’ın bu alanda verimsizliği çok açık, üstelik formunda da düşüş var. Ama nedense o da Baroni gibi asla kesik yemeyenlerden. Caner devşirme bek oynuyor ama takımda sol bek yok. Kaç sene geçti hâlâ sattığımız Vederson’un bile yerini dolduramıyoruz.

Hocasına gitme deyip söz verenler, koca ilk yarıyı çöpe attılar gene. Üstelik kaleye doğru düzgün şut bile çekemeden. Takımın üstüne bazen öyle bir gamsızlık çöküyor ki, ne rakibe ne hakeme ne de kendi oyunlarına bir isyan bir haykırış gösteremiyorlar.
İkinci yarı Semih ve Topuz hamlesi doğru bir hamle gibi gözüküyordu ve bu hamle oyunda baskıyı da beraberinde getirdi fakat Fenerbahçe yine akıldan yoksun oynuyordu. Hücumların etkisinin daha çok şişirmelerle ve panikle sonuç bulması bekleniyordu oyuncular tarafından.  

Fenerbahçe’nin Karabük maçından farkı, sadece ikinci yarıda ortaya koyduğu mücadeleydi. Çok pozisyon yaratıldı evet ama bu kadar cömert olmanın da şansla açıklaması pek mümkün değil.
Musa Sow’u ise kenara ayırmak lazım. Bu kadar yalnızlıktan, bu kadar üretimsizlikten elinde avucunda ne varsa ortaya döküyor ve kendine pozisyon çıkartıyor, gol atıyor, pas veriyor, gol kaçırıyor. Keşke yanında bir Musa Sow daha olsa.

Fenerbahçe bu maçı ilk yarıdaki oyun ve skorla kaybetseydi bu gece sezonu da kaybedecekti. Şimdi bu son biraz ertelenmiş gibi gözüküyor. Umarım futbolcular hâlen nasılsa 3 kulvarda da gidiyoruz demezler yine. Çünkü gittikleri yol çok kısaldı ve benzin ise bitmek üzere ve en küçük bir kıvılcımda taraftarlar patlayacak seviyede…

Son söz ise taraftarı aptal sanan yönetime; hep dediğim gibi 3 Temmuz’dan sonra Fenerbahçe’de yönetim ortadan kaybolmuştur. Halen de yoklar ortada.

Neyse, transferlerin 6 Ocak’ta biteceğini söyleyenler haftaya sağ bekte Orhan Şam’ı, Stoperde de Serdar Kesimal’ı doya doya seyretsinler…