6 Haziran 2013

Taksim Gezi Park eyleminde 10.gün izlenimleri



Taksim gezi parkı eyleminde 10.gün ve fakat Park ile Meydan olarak gittikçe 2'ye ayrılan bir profil ortaya çıkmaya başlamış. 

Parktaki  kalabalık ile meydan birbirinden çok farklı profil ve beklentiler içinde gözüküyor. Park'ta bir panayır, festival şenlik havası hakimken, Meydan biraz daha ideolojik söylemler içinde. 

Yaş, siyasi görüş beklenti ve amaçlar net olarak ayrışmış gibi. Her 2 alanın içinde detaya girdikçe bu daha da net anlaşılıyor. Park ne kadar genç dinamik ve yaratıcıyken Meydan o kadar hantal demode ve geçmişin hikayelerinden oluşuyor. 

Park her kesimden her kesime ve beklentisiz şekilde hitap etmeye çalışırken Meydan kendi ideolojisinin peşine düşmüş durumda. Gezi Park'ı mutlaka yaşamak, görmek ve tarihe tanıklık etmek gerekirken meydandaki hadiseleri seneye 1 Mayıs'ta veya Nevruz'da da görebilirsiniz. 

Park'ta Türkçe'den sonra sıklıkla duyduğum -turistler için- yabancı dil İngilizce iken meydan da sıklıkla duyduğum dil Kürtçe. 

Park'ta veteranından vejetaryanına kadar kozmopolit düşünce kendi kimliği ile varken, Meydan'da yüzleri tamamen kapalı agresif dövizler taşıyan  provokatif birçok kişiye de rastladım. Gezi'de çoğunluk yerde el ele tutuşup otururken Meydan'da ise herkes ayakta ve bir koşuşturmacada. 

Kandil gecesi hassasiyetine ise dikkat edilmişti. Hem Park'ta hem Meydan'da içki içen yoktu. 

 



Meydan'da Apo posteri ile halay çekenlerden ve Sözde Ermeni Soykırımı ile Katil T.C. sloganlarından sonra bu kadarı yeter bana diyerek ayrıldım. 

Sonuç olarak Gezi Park'ı ne kadar sempatikse Meydan bana bir o kadar antipatik geldi... Dengeleri korumak ise çok önemli meydanda. Bu denge korunamaz ve iş uzarsa uç noktaların birbiriyle çatışması kaçınılmazmış gibi geliyor bana...