29 Eylül 2013

Deplasman kâbusu bitiyor mu ?

 Tipik bir Ersun Yanal sezon başlangıcı mı görüyoruz yoksa gerçekten Fenerbahçe’de işler yavaş yavaş düzene mi giriyor bilmiyoruz. Buna yanıtı zaman verecek ama Ersun Yanal gittikçe takım üstünde kendisini hissettirmeye başladı. 40.dakikada takımın en iyilerinden biri olan Meireles çıktığında onu Salih’le değiştirmek oldukça cesur bir hamleydi. Üstelik sahada bir de Alper varken. Bu, Ersun Yanal’ın ikinci yarı daha da çok saldıracağının bir işaretiydi elbet ama sıradan bir Selçuk veya Topuz hamlesi yapmaktansa daha riskli ama cesurca Salih’i koymaktan çekinmedi.  
Ersun Hoca, deplasman zafiyetini unutmadan geçmiş maçlardan ders almış, rakibi Gençlerbirliği’ni iyi analiz etmiş ve oldukça ciddiye almıştı. Bu yüzden genelde rakibi geride karşılamayı seçmiş ve  Topal’ı stoperlere gömülü, bekleri ise pek çıkartmadan  geçirdi ilk yarıyı.  Alper vasat bir görüntü çiziyordu ve takımın en canlı ve diri ismi Meireles de sakatlanınca ikinci yarı atılan bir gole yatılacakmış gibi düşündük doğrusu. Bunun dışında ilk yarıda akılda kalan Caner’in kestiği ortalar ve Meireles’in şutları oldu sadece…

Fakat ikinci yarı yanıldığımızı anladık. Özellikle Caner’in kanadından bindirmeye, ortadan Alper’in dikine zorlamalarıyla üst üste pozisyonlar gelmeye başladı ve bir karambol içinde takımın ağır işçisi Kuyt topu filelerle buluşturmayı başardı. Golden daha önemlisi gol’ün bağıra bağıra gelmesiydi. İkinci yarının başlamasıyla birlikte önce fizik gücünü gösterdi takım. Sonra organize şekilde kanatlardan inmeye başladı. Alper’in ilk yarıya oranla canlanmasıyla ve Topal’ın da biraz öne çıkmasıyla birlikte takımın etkinliği arttı. Gol’ün zamanlaması bir harikaydı. Gol’den sonra Gençler risk almaya Fenerbahçe’de pozisyonları arttırmaya başladı. Webo Emenike değişikliğiyle birlikte Ersun Hoca Diyadin’e havlu attırmak istese de hem Sow hem de Emenike içlerine Guiza kaçmışçasına golleri kaçırdıkça Gençlerbirliğini oyunda tuttular. Bu aralarda yenilecek bir gol bu emeklere yazık edecekti ama savunmada pozisyon da vermediler . İkinci yarı tam bir gol kaçırma yarışına döndü.

Maçın adamına gelince her maç üstüne koyan, formanın verilmeyeceğini ama alınabileceğini çok iyi gösteren ve bu maçta neredeyse orta yapma rekoru kıran Caner’di bence. Yaptığı ortaların neredeyse tamamı rakip için ciddi tehlike yarattı. Yetmedi defansta da çok iyi toplar çıkarttı. Bravo Caner, böyle devam et ama ne olur hakemlerden uzak dur. Korner direğinde maruz kaldığın hakem dialoğu ise çok gereksizdi.  
Maçın etkisiz iki adamı ise kesinlikle Volkan ve kısa süre almasına rağmen Emenike oldu. Uygulanmaya başlanan kale çizgisi hakemleri en çok Volkan’ın konsantrasyonunu bozuyor galiba. Devamlı çizgi hakemine bir şeyler anlatırken görüyoruz onu. Üstelik gol pozisyonu devam etmesine rağmen. İkinci kötü ise Emenike oldu yine. Beklentileri karşılama stresi iyiden iyiye geriyor onu. Ciddi bir mental destek lazım Emenike’ye. Kafaca rahatlaması gerekiyor. Bu şartlar altında takıma zarar verebilir. İki çok müsait pozisyonda arkadaşlarına vermeyip kendi atmak isteyince kendi morali de bozuldu. Şu şartlar altında ilk 11 başlaması zor.

Sonuç olarak Fenerbahçe, taktik disiplinle başladığı maçı rakibi çözerek oyununa devam etti ve fizik kapasitesiyle boğarak haklı bir 3 puan aldı. Takım seriyi devam ettirdikçe güven de artacak. Bugün tek gol olması ise talihsizlikti.